Kişinin zihin durumlarının sadece kendi erişimine açık olduğu zihin felsefesinde etraflıca kabul gören bir görüştür. Hatta öyle ki, metafizik görüşü fizikalist olan, yani evrendeki bütün olguların temelinde fiziksel gerçekler olduğunu düşünen, çoğu zihin felsefecisi bile bu görüştedir. Zira, Descartes’in değimiyle, bu oldu oldukça açık ve seçik görünmektedir. Benim zihnimde olan biten sadece benim tarafımdan algılanır. Sinirbilimciler ve bilişsel psikologlar belki yeterince incelikli bir metodoloji ile deneyimimin neye benzediğini araştırabilirler. Fakat benim deneyimlediğim gibi, ne tecrübe ettiğimi bilemezler. Bu, fizikalist anlatıyla…
Kategori: <span>Genel Zihin Felsefesi</span>
Benim ve pek çoklarının daha önce ortaya koyduğu gibi, zihin-beden ikiciliğinin bugünkü itibarsızlığının sebebi; sözde, gayri-fiziksel bir töz olan zihin ile bedenin etkilşiminin pek çok fiziksel bulguyla çelişmesidir. Örneğin, bu bağlamdaki popüler bir tartışmaya göre, fiziksel olan bedenle etkileşim halinde olan zihin eğer gayri-fiziksel olsaydı enerjinin korunumu yasasını ihlal ederdi. Zira heyecan ve nabız, korku ve terleme, mutluluk ve göz bebeklerinin boyutu gibi zihin-beden etkileşiminin oldukça bariz olduğu örneklerde nedensel ilişkileri başlatan enerjinin nereden geldiği anlaşılabilir değildir. Bir düşünün, elinizin…
Günümüzde kartezyen ikiciliğin evrensel olarak reddedildiğini söylemek mümkün. Bunun sebebinin fiziksel süreçler ve özne ilişkisininin, kavramsal zeminiyle ilgili felsefi ve empirik zemini ile ilgili bilimsel gelişmeler olduğu açıktır. Tabii bütün bunlar hala yanlışlanmaya açıktır olsa da, örneğin, zihin-beden etkileşiminin maddi nedenselliği (her şeyin maddi bir sebep-sonuç ilişkisi ile gerçekleştiği ve gayri maddi-maddi etkileşiminin mümkün olmadığı tezi) ihlal ettiğini iddia etmek, elimizdeki felsefi ve bilimsel literatür göz önüne alındığında, en iyi ihtimalle absürttür. Fakat bu gibi örneklerin Descartes’in öğretisinin çağdaş karşılıklarını…
Sanırım en kısa makalem olacak bu yazımda zihin felsefesinin tartışıldığı çevrimiçi platformlarda sıkça karşılaştığım bir safsataya değinmek istiyorum. Bu, John Heil’in [1] ifadesiyle şöyle aktarılabilir: “…maddi nesneler uzaysaldır; uzayda bir bölgede bulunurlar ve başka nesneleri bu bölgeye dahil etmezler; belirli bir şekilleri ve uzaysal boyutları mevcuttur. Görünen o ki zihinsel nesneler -düşünceler ve duyumsamalar- uzaysal-olmayan kategorisindedir. Bir Whopper istemenin boyutu ve şekli olabilir mi? Texas’a dair bir santimetre uzunluğunda bir düşünceniz olabilir mi? Bu tür soruların hiçbir anlamı olmadığı aşikardır.”(s.49)…