Çağdaş zihin felsefesinde materyalist monizmin bilim okurluğunu sembolize eden bir nişan gibi takıldığını görüyoruz. Zira bu fizikalist duruş, fiziğe rağmen veya karşı argümanların savunulamaycağını göstermenin, modernist bir akıl yürütme sürecinin çağımızın gerekliliği olduğunu belirtmenin itibarlı bir yolu gibi görünüyor. Aslında bu durum pek de şaşırtıcı değildir. Çünkü sağ duyuya dayalı düşünsel pratikler şöyle veya böyle başarısız olmuştur ya da yanlışlanamamanın konforu ile varlıklarını sürdürürler. Bu bağlamda maddeciliğin kesinliği David Lewis’in de belirttiği gibi tartışmaya kapalı gibi görünüyor. Bu kısımda kendimin…
Yazar: <span>Yiğit Tunus</span>
Varsayımlar çevreyi anlamlandırmamızda kritik bir yere sahip gibi görünüyorlar. Bir elmayı yediğimizde tadının tatlı olacağını, Ağustos ayında havanın Marttan daha sıcak olacağını; daha ontolojik bir anlamda ise bir şeylerin var olduğunu varsayarak yaşamlarımızı sürdürürüz. Bu durumun zihin felsefesi bağlamındaki karşılığı ise ampirik metoda karşı alışılagelmedik bir direnç gösterir ve zihin araştırmalarındaki epistemolojik sınırları bize hatırlatır. Başkalarının da bir zihne sahip olduğunu düşünürken biz, bu varsayımın sağlam herhangi bir temeli olmadığı gerçeğiyle karşılaşırız. Çünkü bir bilgi-işlem mekanizmasına sahip olduğunu varsaydığımız bireylerin…
Son 200 yıldır insanı bir özne olarak değil, bir kuramlar sisteminin çıktısı olarak değerlendiriyoruz. Foucault ile birlikte hız kazanan bu süreç günümüz fizikalist felsefesinde entelektüel olarak en güçlü zeminine ulaştı. Tabii ki özgürlük kavramı da bu düşünce geleneğinden bir hayli nasibini aldı. Zira determinizm ve materyalist tek tözlü evren algısal süreçlerimizin tek sağlayıcıları ise seçim yapan bir özneye yer kalmaz. Açıkçası bu durumun zorunlu olarak pesimizmle sonuçlanacağını düşünmenin oldukça subjektif olduğunu düşünüyorum. Çünkü deterministik bir evren kişi için bir felaket…
Isaac Newton’un Leibniz’a yazdığı mektuplarında da belirttiği gibi, felsefe literatürüne göz attığınızda bir şeyin ya ne olduğunun ya da ne anlama geldiğinin sorgulandığını göreceksiniz. İki sorunun birden sorulduğu çok az disiplin vardır. Camus okurken ontik bir bilgi öğrenmediğinizi fark etmeniz çok da uzun sürmeyecektir. Bu bağlamda Locke’un nitelikler hakkındaki salt fikirleri de aslında size onların ne anlama geldiği ile ilgili bir sorgulama sunmaz. Ancak zihin felsefesinde bu durum genelde olduğundan çok farklı bir biçimde evrilmiştir çünkü zihin fenomenlerini sorgularken insan…